Ansiklopedik Bilgileri Alfabetik Olarak Görüntüleyebilirsiniz.

Matrakçı Nasuh Kimdir? Hakkında Bilgi

Matrakçı Nasuh Kimdir?

Doğum tarihi ve yeri hakkında hiçbir bilgi yok. Saraybosna veya o yakınlarda bir yerde doğduğu, dedesinin devşirme olduğu söylenir ama hiçbir kanıt yoktur. Enderunda okumuştur.

Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynanan, eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen "matrak" oyununda çok usta olmasındandır. Bu oyunun mucidi olmasındandır.

Nasuh ayrıca çok usta bir silahşordur. Bu nedenle Silahî adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarında ustadır. Bu sebepten, Osmanlı ülkesinde "üstad" ve "reis" olarak tanınması için 1530'da I. Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlattığı Tuhfetü'l-Guzât adlı bir kitabı vardır.

Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve Matematikle ilgili iki kitap yazmıştır. Cemâlü'l-Küttâb ve Kemalü'l- Hisâb ile Umdetü'l-Hisâb'ı
I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış olduğu ve padişaha adanmış bu matematik kitapları uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır.


Nasuh'un tarihçi yönü hepsinden baskındır. Bir tarihçi olarak da önemli yapıtlar vermiştir. Mecmaü't-Tevârih adıyla Taberî Tarihi'ni Türkçeye çevirmiştir. Ayrıca Tarih'i Sultan Bayezid ve Sultan Selim ile Tarih'i Sultan Bayezid adlı iki kitabında bu padişahlar dönemindeki olayları anlatmıştır. Süleymannâme adlı kitabının üç ayrı nüshasında 1520-1537, 1543-1551 ve 1542-1543 arasında geçen olayları ele almıştır. Kanuni'nin 1534 Irak seferini Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han'da 1538 Karaboğdan seferini de Fetihnâme-i Karaboğdan' da konu etmiştir.

Matrakçı Nasuh dönemi minyatürde zirve bir dönemdir.
Osmanlı tarihini konu alan eserlerini resimlerken, figürsüz manzaralar veya kuşbakışı topografık tasvirler olarak tanımlanabilecek yepyeni bir üslubu yaratan sanatçı, (Matrakçı Nasuh) adıyla ünlenmiş, tarihi konulu eserlerde büyük gelişmelere sebep vermiştir..
Osmanlı minyatür sanatının gelişimini üçe ayıracak olursak, matrakçı Nasuh' üçüncü döneme girer. Üçüncü dönem, minyatürde bağımsız üslupların ortaya çıktığı dönemdir

Matrakçı Nasuh, Aksoy'un deyimiyle gerçekten de, "Doğu'nun Leonardo da Vinci'si ve Osmanlıların renk ustasıdır. Rönesansın çok yönlü sanatçıları ile aynı özelliklere sahiptir. Sforza ailesi için gösteri ve dekorlar hazırlayan Leonardo, bir insan boyu sıçrayacak kadar sporcu kişilikteki Alberti ve diğerleri... Onlarda matematik ve diğer bilim alanlarına ilgi duymuş, doğayı dikkatle gözlemlemişlerdir.

Onu bugüne taşıyan asıl yönü ise minyatür sanatındaki yeridir.

Matrakçı Nasuh 28 Nisan 1564'te ölmüştür.

* * *

"Matrakçı Nasuh tarafından yazılan ve resimlenen Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn (İÜK, T.5964) adlı kitapta ilk kez ortaya konan yeni bir eğilimin devamcılarıdır. Matrakçı bu yazmada, Kanuni'nin Irak seferi sırasında Osmanlı ordusunun konakladığı yerleri anlatır. Sanatçının Portekiz portulan çizimlerinden, önemli özelliklerin ilk bakışta kavranabildiği deniz, kıyı haritalarından esinlendiği tahmin edilmektedir. Eskişehir, Diyarbakır, Tebriz gibi örneklere bakıldığında, öteki menzillerde olduğu gibi, bu kentlerin de en önemli topografik özellikleri ve yapılarıyla ele alındığı görülür. Bu kitaptaki resimlerin içinde yeni anlayış doğrultusunda titiz bir gözlem sonucu yapıldığı belli olan "İstanbul" ayrı bir önem taşımaktadır. Bu örnek, bir Türk sanatçısı tarafından tasvir edilmiş en eski İstanbul resmidir. Resim derinlemesine incelendiğinde, sanatçının önemli özellikleri ne kadar ustalıkla seçebildiğine ve bunları yalın, dolambaçsız bir biçimde yansıtabildiğine hayran olmamak elde değildir.

*Fatih İstanbul'u aldığında yalnız kenti değil, Bizans Sarayı'nı da yıkıntı halinde bulmuştu. Doğal olarak, hemen bir saray yapımına başlandı. Bu saray, bugün İstanbul Üniversitesi merkezinin bulunduğu alanda, yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde birçok köşkten oluşuyordu. Yalnız bu sarayın da Edirne ve Topkapı saraylarındaki gibi teşrifat kurallarına uyacak biçimde, bir avlular dizisi halinde olup olmadığını bilmiyoruz. Bu saray konusundaki tek kaynak, 16. yüzyıl minyatür ustalarından Matrakçı Nasuh'un İstanbul'u gösteren resmidir. Bu İstanbul resminde saray, Bayezid Camii'nin hemen önünde, dikdörtgen duvarla çevrili bir bahçe içinde yer almaktadır. 1617'de bir yangın geçirmiş ve yanan kısımları yeniden inşa edilmiş olan bu sarayın yerine Abdülaziz döneminde Bab-ı Seraskerî denilen Harbiye Nezareti yapılmıştır. Bu yapı Cumhuriyet'ten bu yana İstanbul Üniversitesi olarak kullanılmaktadır."

Matrakçı Nasuh'un Seyitgazi Minyatürü(1533-1536)
Beyan'ı Menazil'i Sefer'i Irkeyn'i Sultan Süleyman Han



Kanuni Sultan Süleyman 1533 - 1536 Irak Seferine giderken ordu Seyitgazi'de konaklar ve Matrakçı Nasuh, Seyitgazi'nin minyatürünü resmeder.

Matrakçı - inonu


Kanuni Sultan Süleyman 1533-1536 Irak seferine giderken İnönü'de konaklar. Matrakçı Nasuh; altta İnönü ortada Bozüyük ve Dernbend-i Ermeni (erken Osmanlı döneminde Ermeni Derbendi denen dağ geçidi, günümüzde ilçe merkezi olan Pazaryeri kasabasının bulunduğu yer.), üstte Zincirlikuyu olmak üzere minyatür resmeder. Bu minyatür bize İn'lerin o tarihte bile önemini koruduğunu göstermektedir.

Matrakçı Nasuh - Umdetü'l-Hisab


Kanuni Sultan Süleyman devri matematikçilerinden olan Matrakçı Nasuh'un, ağırlık ve uzunluk ölçüleri üzerine yazmış olduğu önemli bir eser.

Matrakçı - Cülus Töreni


Kanuni Sultan Süleyman'ın Cülus Töreni, Matrakçı Nasuh, (Süleymanname)

Matrakçı - Kerbela


Kanuni Sultan Süleyman'ın 1534 Irak Sefer'inde bulunan Matrakçı Nasuh, sefer güzergâhındaki pek çok yer gibi Kerbela'yı da resmetmişti.

"MATRAK OYUNU"


Cenk Sanatında yenilik "MATRAK OYUNU" 1500 lü yıllarda Kanuni Sultan Süleyman zamanında Matrakçı Nasuh adı ile anılan bir Türk bilim adamı tarafından icat edilmiş oyundur. Türklere ait savaş sanatının kılıç kullanım tekniklerinin ön hazırlığı olan Matrak Oyunu o yıllarda halk tarafında ilgi ile takip edilen bir oyundur.

500 yıl sonra bu oyunu tekrar hayata geçmesi CENK SANATI için bir onurdur. Sözde değil özde kültürel değerlere sahip çıkan Cenk Sanatı Matrak çalışması ile Türk Kılıcı ve Yatağan Kılıcı kullanım tekniklerinin ön hazırlığı için bir adım daha atmıştır.

Gazi Üniversitesi Profesörlerinden Özbay GÜVEN hocanın 1992 basımlı TÜRKLERDE SPOR KÜLTÜRÜ adlı kitabında ve Türk sporları araştırmalarını konu alan bir çok kitapta bahsi geçen Matrak Oyununu Türkiye'nin bir çok spor adamından önce hayata geçirme onuru Cenk Sanatı Kurucusu Efkan ÇALIŞ' a nasip olmuştur.

Kısa olarak değinecek olursak Halkımız arasında Matrak deyince akla gelen dalga geçmektir. Esasında Usta bir Matrak çının karşısındaki kişinin durumunu anlatan matrak deyimi Matrak ustasının türlü hünerlerle rakibine üstünlük sağlaması ve rakibini oyunda çaresiz bırakmasından başka bir şey değildir. Matrak oyununda amaç eldeki matraklarla rakibin kafasına dokunmaktır. Sağ elde matrak sol elde yastık şeklinde yumuşak kalkan ve kafada miğferle oynanan Matrak oyununda 160 adet teknik mevcuttur.
Sakatlık olmaması için üst düzeyde koruma önlemi ile yapılan Matrak Oyununda nezaket ve GÜZEL AHLAK ön plandadır.

III Murad'ın Sür-Name sinde yazdığı üzere ( Meydanda ol kadar virüb aldılar ve canibeynden dest_i cobu saldılar; ne birbirinin darble kılına zarar getürdü ve ne hamle ile elinden siperin kaçırdı. .... ve kasde mukarin olan hataları birbirinin yüzüne vurmayub özürler dilediler.)

Türk illerinde bu güzellikler yaşanırken Avrupa da durum nasıldır bir göz atalım;

(Fabri 17. yüzyılda o zamana dek yapılmayan ayakla hamle , boşaltma, karşı boşalma, karşı boşaltma, ikileme, siper alma, karşılık verme ve zaman vuruşu tekniklerini getirerek eskrimin gelişmesinde büyük rol oynadı.

Bu arada Fransa'da çok sayıda soylunun düelloda can vermesi üzerine tehlikesiz, ucu keskin olmayan, dört köşeli ve hafif bir silah yapıldı. 1653 yılında eskrim hocası Besnard tarafından öğretim metodu yayımlanan bu silaha, batmaması için ucuna kanca şeklinde bir düğme konmasından yola çıkararak "Fleuret" yani Flöre adı verildi.)

kaynak : hatdegisi

Dost Site