Ansiklopedik Bilgileri Alfabetik Olarak Görüntüleyebilirsiniz.

Uygurlar Hakkında Bilgi

Uygurlar

Uygurlar

Büyük bölümü Çin'in Sincan Özerk Bölgesi'nde (yaklaşık 8 milyon kişi), küçük bir bölümü (300 000 kişi kadar) de değişik Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde yaşayan ve Türkçe konuşan bir halk.

Eski Uygurlar hakkındaki bilgiler, Çin kaynakları ile Göktürk ve Uygur Kitabeleri'nde bulunmaktadır. Uygur sözcüğüne çeşitli anlamlar verilmekle birlikte "akraba, müttefik" anlamına geldiği kabul edilmektedir. Uygurlar, Çin kaynaklarında Hunların soyundan gelen bir kavim olarak tanımlanırken, Orhun Kitabeleri'nde "Dokuz Oğuz" adıyla anılıyorlardı.

Orhun ve Selenga vadilerinin yerli kavimleri olan Uygurlar, Göktürk Devleti kurulunca onların egemenliği altına girdiler. 630 yılında Göktürk Devleti yıkıldığında serbest kalarak siyasî bir birlik oluşturdular. Uygurlar, 681 yılından sonra, İlteriş Kağan'ın ortaya çıkmasıyla, yine Göktürklere bağlanmak zorunda kaldılar. Bu süre içinde kendilerini toplamış olan Uygurlar, Göktürk Devleti'nin zayıflamasıyla yeni bir fırsat daha buldular. Göktürklerin egemenliğinde bulunan Basmil ve Karluk gibi Türk topluluklarıyla birleşen Uygurlar, 742-743 yıllarında Göktürk Devleti'ne son verdiler.

Uygur Devleti, Kutluk Bilge Kül Kağan tarafından 744 yılında kuruldu. Kutluk Bilge Kül Kağan ölünce yerine oğlu Bayan Çur geçti. Bayan Çur Kağan dönemi (747-759), Uygurların dört yönde genişledikleri bir devirdir. Bu dönemde, öteki Türk boyları itaat altına alınarak, devlet otoritesi güçlendirildi. Öte yandan yine bu devirde, güneydeki Beşbalık, Kuça ve Karaşar gibi zengin tarım ve ticaret şehirleri de Uygur egemenliği altına alındı. Bayan Çur Kağan'ın önemli hizmetlerinden birisi; onun döneminde Uygurlar arasında kentleşme çalışmalarının başlamış olmasıdır. Bayan Çur Kağan, Ordubalık adında, başkent olarak kullanılan bir kent kurdurdu (757). Bayan Çur Kağan'ın Şine-usu Gölü yakınında bulunmuş, Göktürk yazısıyla yazılmış, Türkçe bir kitabesi vardır. Bu kitabede kağan olarak yaptığı işler anlatılmaktadır.

Bayan Çur Kağan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Bögü geçti (759). Bögü Kağan'ın en büyük etkisi Mani dinini kabul etmesi olmuştur. Bögü Kağan, aynı zamanda bu dinin öncülüğünü de üstlendi. Bir tüccar ve kentli dini olan Mani dininin kabul edilmesi, Uygurların savaşçı ruhlarını gevşetmiş ancak bilim, sanat ve edebiyatta ilerlemelerine katkısı olmuştur.

Eskiden beri Orta Asya Türk kavimleri arasında, köklü bir kültüre sahip olan Çin'in egemenlik altına alınamayacağına ilişkin yaygın bir inanış vardı. Bögü Kağan, Çin'i zayıf bir anında ele geçirmek istemişti. Ancak, veziri Baga Tarkan, adı geçen inanış sebebiyle Kağan'ın bu girişimine karşı çıktı. Baga Tarkan, Bögü Kağan'a sözünü dinletemeyince Bögü Kağan'ı öldürüp Alp Kutluk Bilge Kağan unvanıyla tahta geçti (779). Bundan sonraki kağanlar onun soyundan gelmiştir. Bu tarihten sonra Uygur Devletini oluşturan kabileler arasında huzursuzluklar da başlamıştır.

Kültür ve ticaret bakımından gelişen Uygurların savaşçılık yönleri giderek zayıfladı. 840 yılında, Uygur ülkesinin kuzeybatı bölümünde yaşayan Kırgızlar, 100 000 kişilik atlı kuvvetleriyle, Uygur başkentine baskın düzenleyerek kağanlarını öldürüp halkı kılıçtan geçirdiler. Bu baskından kurtulan Uygurlar, canlarını kurtarmak için çeşitli yönlere dağılmak zorunda kaldılar.

Uygurların bir bölümü, 840 yılından sonra güneyde Turfan ve Beşbalık bölgesinde Turfan Uygurları adı altında yeni bir devlet kurdu. Çin sınırında birçok felâkete uğrayan 13 Uygur boyu da batıya geçti ve Turfan Uygurları'na karıştı.

Uygurların bir başka kolu da Sarı Uygurlardır. 840 yılındaki Kırgız baskınından sonra, dört bir yana dağılan Uygurların bir bölümü, güney kesimlere, yani Çin ile Doğu Türkistan arasındaki Kansu bölgesine indi. Önemli bir ticaret merkezî olan bu bölge, İpek Yolu üzerindeydi. Bu bölgede yerleşen Uygurlar, büyük bir kent olan Kan-Cov'da yeni bir devlet kurdu. Sonradan, Sarı Uygurlar adıyla anılacak olan bu halk, bu bölgenin yerli halkıyla karışmadan, kendi kültürlerini korumayı başardı. Türk dili ve kültürünü uzun yıllar yaşatan Uygur Türklerinin torunlarına, bugün bile rastlamak olasıdır.

Din olarak Budizmi kabul eden Sarı Uygurlar, ticaret ve kültür bakımından çok gelişmişlerdi. Budistlerin en değerli eserlerinin bulunduğu Bin Buda Mağaraları, Sarı Uygurların yaşadığı bölgede bulunuyordu. Daha sonraki yıllarda İslâmiyeti seçen ve Karahanlılar döneminde Türk-İslâm uygarlığına önemli katkıları olan Uygur Türkleri, bugün de varlıklarını aynı adla sürdürmektedir.

Dost Site